DEPREM! ARKASINDAN DUA OKUMADAN ÖNCE, ÖNLEM AL, ÇÖZÜM ÜRET!

deprem bu coğrafyanın bir gerçeği.
peki önlem alınıyor mu?
bu konunun tartışmalı olduğunu düşünüyorum. 1999 düzce depremi sonrası zorunlu hale getirilen yapı denetim sonrası yapılan binaların nispeten dayanıklı olduğunu düşünüyorum.
ama hangi şiddete karşı dayanıklı?
bunu bilmenin pek olanaklı olduğunu düşünmüyorum şu anda. çünkü etkileyici bir çok faktör var. depremin şiddeti, depremin zemine ve yapıya uzaklığı, yapının sağlamlığı gibi etken bir çok faktör söz konusu.
benim sektörde çalıştığım zamanlarda c20 sınıfı en düşük basınç dayanıma sahip beton olarak kullanılabiliyordu. bugünlerde ise sanırım minumum düzeyde c25 sınıfı kullanılıyor. yine bir yapının sağlamlığını belirleyen tek faktör de beton sınıfı değil. beton gibi, kullanılacak çeliğin çekme ve akma dayanımı, zeminin sağlamlığı, statik hesabın doğruluğu gibi yapının sağlamlığını etkileyen bir çok faktör mevcut.
eğer müteahhit çalma-çırpma girişiminde bulunmaz, inşaatı denetleme unsurları olan belediye, yapı denetim ve laboratuvarlar da işlerini doğru yapar ise binamızın depremde bizi koruyacak düzeyde olabileceğine inanıyorum.
2020 elazığ depremi'nde, son verilere göre 41 vatandaşımızı kaybettik ve 1607 insanımız yaralandı. ben bu vatandaşlarımızın ölüm sebeplerinin deprem olduğunu düşünmüyorum. bilimden uzaklaşmak insanları öldürüyor. hepimizin hafızalarına kazınan ülkemize ait bir deprem haritası mevcut.ve bilim insanları bu bölgelerdeki deprem tarihini ve ne zaman tetiklenebileceğine dair demeçler veriyor.
elazığ depremi öncesinde de bu oldu. prof. dr. naci görür 6 ekim 2019 tarihinde yani depremden 3 ay öncesinde depremin olduğu bölgeyi riskli bölge olarak gösterdi. 3 ay sonrası gelmesi tesadüftür ya da değildir mesele bu değil. o bölgede deprem tehlikesi var mı, yok mu mesele bu.

Son dakika... 4 ay önceden Elazığ depreminin yerini işaret etmişti! Prof. Görür'den yeni açıklama!

deprem tehlikesi bir çok bilim adamı tarafından onaylanan bölgelere özel çözümler üretilebilinir.
benim aklıma gelen ise o bölgelerde belirli bir süredir yaşamakta olan (örneğin 5 yıl) ve yaşayacak olan kişilere özel cazip kredi olanakları olabilir. insanlar neden bu cazip kredi olanaklarından yararlanmasın ki? buna bir engel olabileceğini düşünmüyorum. yeni ve daha sağlıklı bir yapıda oturmayı isteyeceklerdir. bunlar yapılabilir şeyler.
kanal istanbul'a milyarlarca dolar akıtacağımıza bu deprem bölgelerimizi kentsel dönüşüm bölgesi adı altında cazip krediler ile yenileyebiliriz.
deprem ülkesiyiz, olası bir istanbul depreminde harcamamış olduğumuz o paranın kat be kat ağır ekonomik yükü ile karşı karşıya kalabiliriz. ya da olası bir izmir depreminde de aynı sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliriz.
bunlar çok önemli konular bir anda ülkeyi ağır bir ekonomik yük altına sokabilecek ve ciddi can kayıplarına sebep olabilecek bir mesele deprem. kanal istanbul'u gerekli görmüyorum. ama depremi gerekli ve çözümünü acil bir ihtiyaç olarak görüyorum.
2020 elazığ depremi sonrası bir grup gazetenin ve siyasetçilerin temel meselesi arama kurtarma operasyonlarının başarısıydı; bir grup gazetenin ve siyasetçinin temel meselesi ise ihmallerdi. arama kurtarma operasyonlarını önemli görmek ile beraber ihmalleri çok daha önemli buluyorum.
ihmalleri soran, ihmallerin üzerine giden, deprem vergilerinin ne olduğunu soran siyasetçilerin ve gazetecilerin daha ahlaklı bir iş yaptıklarını düşünüyorum.

Yandaşın depremle imtihanı

bir de çok önemli bir mesele olarak gördüğüm kızılay'ın başkanı kerem kınık'ın deprem olur olmaz hemen ardından kızlay'a maddi destek talebinde bulunulması konusunda twit atması ve kızılay'ın resmi twitter hesabından bu gönderiyi retweet etmesi bana "bu bir fırsatçılıktır" algısı yarattı. elbette yardım talebinde bulunabilinir, bu çok normal ama depremin hemen ardından olması sanki böyle bir olayı bekliyormuş gibi bir algı oluşturuyor. en azından ben böyle algıladım.

Elazığ Depreminin Ardından Bağış Talep Eden Kızılay Başkanı Tepkilerin Odağında

nitekim deprem sonrasında halkın yardımları hiç kesilmedi. besin ihtiyaçlarından çadıra, çadırdan maddi desteğe kadar her türlü desteği halkımız esirgemedi. devletimiz ve kızılay zaten yaraları sarmak için var. ve olası afetlerde bu yaraları sarmak için belli bir bütçesinin zaten var olduğunu tahmin ediyorum. bu yüzden böyle bir durumda öncelikle acıları paylaşmak gerek, neler yapılabileceği konusunda düşünmek gerek. en önemlisi ise böyle acıları yaşamamak için öncesinde önlem almak. bu konudaki en iyi çözüm önlem almak, bilimi takip etmek.