İZLEDİM: İNSİDE JOB - İÇ İŞLER BELGESELİ

belgesel, başlarken izlanda'da 2000 yılında gerçekleşen liberalleşmenin ülkeye ne denli ekonomik sıkıntı verdiği ile başlıyor.

sonrasında ise belgesel, dünya ekonomisinin büyük bir kısmının yönetildiği amerika'ya dönüyor.
2008 krizinin asıl sorumlularının kim olduğunu sizlere göstermeye çalışıyor. ama tahmin edersiniz ki sorumluların büyük çoğunluğu kamera karşısına çıkmayı reddediyor ya da sorulara yüksek volumle cevap veriyor veya cevapsız bırakıyorlar.

charles ferguson'un çektiği 2010 yapımı bu belgesel 2010 yılında en iyi belgesel dalında cannes, 2011 yılında ise en iyi belgesel dalında oscar aldı. bana izlemek ise bugün nasip oldu. bugünlerde bir şeyler değişmiş mi diye sorarsanız elbette ki hayır. bu yüzden belgesel güncelliğini koruyor, uzun yıllarda korumaya devam edecek gibi görünüyor.

sebebi ise, dünyanın kalbur üstü takımının ciddi bir doyumsuzluğa sahip olması. bunlar sömürmekten asla vazgeçmeyecekler. bu ekonomik sorunun en ciddi zararını da her zamanki gibi en alttaki tabaka çekecek. o kalbur üstü takım ise her zamanki gibi krizden kar elde edecek.

belgeselin bir kısmında, insanın serbest bırakılma esnasında mutlak suretle kendisini düşüneceğinden bahsediyor. işte tam bu noktada devlet elini ekonominin üzerinden kesinlikle çekmemeli. tabiki ekonomik lobi tarafından yönetilmeyen bir devlet! bu nasıl mümkün olur, onu da akademisyenler araştırsın diyeceğim ki! tam da bu noktada da sorunlar baş gösteriyor ki bunu da belgesel içerisinde göreceksiniz. o akademisyenlerin her biri bu şirketler ile çıkar ilişkisi içerisine girmiş durumda. bunu ise sadece ekonomi için düşünmeyin paranın var olduğu her alanda siyasetçiler, akademisyenler ve diğer aktörler bu kişiler ve kurumlar ile ticari ilişkiler içerisine giriyor. olur da bu durumu sorgulamaya kalkarsanız! ooo orada dur bir bakalım! kendilerini size kesinlikle sorgulatmayacaklardır ya da yüksek volumden bir cevap alacaksınızdır.

öncelikle bu belgeseli açın, izleyin gerçekten bir baş yapıt niteliğinde. bu amerika'da olan olaylar da sanki sadece amerika'da oluyormuş gibi algılamayın. okları kendi ülkenize çevirin ve düşünün.

hazırlanmış sorulara cevap veren kişilere inanmayı bırakın!
sorulması istenmeyen soruları soran siyasetçiler ve gazeteciler ile kendi adınıza gurur duyun!

çünkü birilerinin gerçekleri ortaya çıkarması gerek. yoksa ömrümüz boyunca sömürülmeye devam eder ve hipnotize olmuş bir şekilde yaşamaya devam ederiz.
charles ferguson bu belgesel ile cesaret edilmesi güç olan bir eser ortaya koymuş. izleyin, izlettirin...