İLHAMİ BERBER

annemin, saçın çok uzamış, git kestir gel demesiyle başlayan berber yolculuğum, evimize yakın, merdivenaltı küçük bir dükkanı olan ilhami berber'de devam ederdi. o zamanlar genellikle emekli amcaların gittiği ilhami berber, saçı-bıyığı boyalı, ispanyol paça pantolonu, yumurta topuk ayakkabısı olan bir amcaydı.
içeriye selamın aleyküm diye girip, sandık şeklinde çakılmış, üzeri minder ile kaplanmış yere oturur, sırtımı direk duvara dayardım. ilhami amca'nın berber gazeteliğinde genellikle güneş ve posta gazeteleri olurdu. o gazeteleri, birbir elime alıp; manşet haberleri, magazin haberleri ve spor haberleri kısımlarını açar, göz gezdirirdim.
tam yarım-yamalak çözülmüş bulmacayı elime alır, birkaç yerini de ben çözeyim diye niyetlenirken. o koltuktaki emekli amca ile ilhami amcanın sohbeti sona erer, talk pudra ile emekli amcanın ensesini ilhami amca temizler, sıra bana gelirdi.
gel, diye çağırırdı, ilhami amca. ardından üzeri hafif yırtık olan deri koltuğa oturur; orhan ve ferdi şarkılarıyla berber serüvenine kaldığım yerden devam ederdim.
nasıl olsun? diye sorardı, ilhami amca. kısaltalım, derdim. o da birkaç klasik soru ile birlikte tıraşına başlardı.
o zamanlar popüler olan amerikan saç tıraşını hiç kestiremezdim, alaburus saç tıraşını ise zaman zaman kestirirdim. sebebi ise, babamın asker disiplinli biri olmasıydı. amerika'ya nefretindendir, babam hiçbir zaman saçımı amerikan veya alaburus gibi saç şekilleriyle kestirmemi istemezdi. onun saç tıraşı anlayışı, adam akıllı olanındandı, o da kısa kestirmekti.
ilhami amca, adam akıllı olan saç tıraşımı bitirir; talk pudralı saç süpürme fırçasıyla ensemi süpürür, o nefesimi kesen penuarı üzerimden alır, ben de derin bir nefes alırdım.
ardından tıraşın son evresi olan soruyu sorardı, yıkayalım mı? ben, yok, evde banyo yapacağı der, bu serüveni sonlandırırdım.

berber ile ilgili görsel sonucu