C1 SEVİYE İNGİLİZCE KELİMELER (The Oxford 5000™ by CEFR level)

abolish: yürürlükten kaldırmak (v.)


abortion: kürtaj, çocuk düşürme (n.)


absence: yokluk, devamsızlık (n.)


absent: yok, mevcut olmayan (adj.)


absurd: saçma, absürt (adj.)


abundance: bolluk (n.)


abuse: istismar, kötüye kullanma; istismar etmek (n., v.)


academy: akademi (n.)


accelerate: hızlandırmak (v.)


acceptance: kabul (n.)


accessible: erişilebilir (adj.)


accomplishment: başarı, icraat (n.)


accordance: uygunluk (n.)


accordingly: buna göre (adv.)


accountability: hesap verebilirlik (n.)


accountable: sorumlu, hesap verebilir (adj.)


accumulate: biriktirmek (v.)


accumulation: birikim (n.)


accusation: suçlama (n.)


accused: sanık (n.)


acid: asitli (adj.)


acquisition: edinme, satın alma (n.)


acre: akr (n.)


activation: aktivasyon (n.)


activist: aktivist (n.)


acute: akut, şiddetli (adj.)


adaptation: adaptasyon, uyum (n.)


adhere: yapışmak, bağlı kalmak (v.)


adjacent: bitişik, komşu (adj.)


adjustment: ayarlama, düzenleme (n.)


administer: yönetmek, idare etmek (v.)


administrative: idari (adj.)


administrator: yönetici, idareci (n.)


admission: kabul, giriş (n.)


adolescent: ergen (n.)


adoption: evlat edinme, benimseme (n.)


adverse: olumsuz, ters (adj.)


advocate: savunucu; savunmak (n., v.)


aesthetic: estetik (adj.)


affection: sevgi, şefkat (n.)


aftermath: sonrası, netice (n.)


aggression: saldırganlık (n.)


agricultural: tarımsal (adj.)


aide: yardımcı (n.)


albeit: -e rağmen, olsa da (conj.)


alert: uyarmak; alarm; tetikte (v., n., adj.)


alien: yabancı (adj.)


align: hizalamak (v.)


alignment: hizalama (n.)


alike: benzer şekilde; benzer (adv., adj.)


allegation: iddia (n.)


allege: iddia etmek (v.)


allegedly: iddiaya göre (adv.)


alliance: ittifak (n.)


allocate: tahsis etmek (v.)


allocation: tahsisat (n.)


allowance: ödenek, harçlık (n.)


ally: müttefik (n.)


aluminium: alüminyum (n.)


amateur: amatör (adj., n.)


ambassador: büyükelçi (n.)


amend: değiştirmek, düzeltmek (v.)


amendment: değişiklik, yasa değişikliği (n.)


amid: arasında (prep.)


analogy: benzetme, analoji (n.)


anchor: çapa (n.)


angel: melek (n.)


anonymous: anonim, isimsiz (adj.)


apparatus: cihaz, aygıt (n.)


appealing: çekici (adj.)


appetite: iştah (n.)


applaud: alkışlamak (v.)


applicable: uygulanabilir (adj.)


appoint: atamak (v.)


appreciation: takdir (n.)


arbitrary: keyfi (adj.)


architectural: mimari (adj.)


archive: arşiv (n.)


arena: arena (n.)


arguably: muhtemelen, tartışılabilir şekilde (adv.)


arm: silahlandırmak (v.)


array: dizi, sıra (n.)


articulate: açıkça ifade etmek (v.)


ash: kül (n.)


aspiration: istek, emel (n.)


aspire: can atmak (v.)


assassination: suikast (n.)


assault: saldırı; saldırmak (n., v.)


assemble: monte etmek, toplamak (v.)


assembly: montaj, meclis (n.)


assert: iddia etmek, ileri sürmek (v.)


assertion: iddia (n.)


assurance: güvence (n.)


asylum: sığınma (n.)


atrocity: zulüm, vahşet (n.)


attain: ulaşmak, elde etmek (v.)


attendance: katılım (n.)


attorney: avukat (n.)


attribute: atfetmek; özellik (v., n.)


audit: denetim (n.)


authentic: otantik, gerçek (adj.)


authorize: yetkilendirmek (v.)


auto: otomobil (n.)


autonomy: özerklik (n.)


availability: müsaitlik, mevcudiyet (n.)


await: beklemek (v.)


backdrop: arka plan (n.)


backing: destek (n.)


backup: yedek (n.)


bail: kefalet (n.)


ballot: oy pusulası (n.)


banner: pankart, afiş (n.)


bare: çıplak, sadece (adj.)


barrel: varil, namlu (n.)


bass1: bas (ses) (n.)


bat: sopayla vurmak (v.)


battlefield: savaş alanı (n.)


bay: koy (n.)


beam: kiriş, ışın (n.)


beast: canavar (n.)


behalf: adına (n.)


beloved: sevgili (adj.)


bench: bank (n.)


benchmark: kıyaslama, ölçüt (n.)


beneath: altında (prep.)


beneficiary: lehdar, yararlanıcı (n.)


betray: ihanet etmek (v.)


bind: bağlamak (v.)


biography: biyografi (n.)


bishop: piskopos (n.)


bizarre: tuhaf (adj.)


blade: bıçak ağzı, bıçak (n.)


blast: patlama; patlatmak (n., v.)


bleed: kanamak (v.)


blend: harmanlamak; karışım (v., n.)


bless: kutsamak (v.)


blessing: nimet, kutsama (n.)


boast: övünmek (v.)


bonus: ikramiye (n.)


boom: patlama (ekonomik), hızla yükselme (n.)


bounce: zıplamak (v.)


boundary: sınır (n.)


bow1: eğilmek; yay (v., n.)


breach: ihlal (n., v.)


breakdown: arıza, çöküş (n.)


breakthrough: çığır açan gelişme (n.)


breed: üremek, yetiştirmek; tür (v., n.)


broadband: geniş bant (n.)


browser: tarayıcı (n.)


brutal: acımasız (adj.)


buck: dolar (n.)


buddy: arkadaş (n.)


buffer: tampon (n.)


bulk: yığın, hacim (n.)


burden: yük (n.)


bureaucracy: bürokrasi (n.)


burial: gömme, defin (n.)


burst: patlamak (v.)


cabinet: kabine, dolap (n.)


calculation: hesaplama (n.)


canvas: tuval, branda (n.)


capability: yetenek, kapasite (n.)


capitalism: kapitalizm (n.)


capitalist: kapitalist (adj.)


cargo: kargo (n.)


carriage: taşıma, vagon (n.)


carve: oymak (v.)


casino: kumarhane (n.)


casualty: zayiat, kaza (n.)


catalogue: katalog (n.)


cater: yiyecek sağlamak, hitap etmek (v.)


cattle: sığır (n.)


caution: dikkat (n.)


cautious: dikkatli (adj.)


cease: durmak, sona ermek (v.)


cemetery: mezarlık (n.)


chamber: oda (n.)


chaos: kaos (n.)


characterize: karakterize etmek (v.)


charm: çekicilik (n.)


charter: tüzük (n.)


chronic: kronik (adj.)


chunk: büyük parça (n.)


circulate: dolaşmak (v.)


circulation: dolaşım, tiraj (n.)


citizenship: vatandaşlık (n.)


civic: yurttaşlık, kentsel (adj.)


civilian: sivil (n., adj.)


clarity: açıklık (n.)


clash: çatışma (n.)


classification: sınıflandırma (n.)


cling: sıkıca tutunmak (v.)


clinical: klinik (adj.)


closure: kapanış (n.)


cluster: küme, grup (n.)


coalition: koalisyon (n.)


coastal: kıyı (adj.)


cocktail: kokteyl (n.)


cognitive: bilişsel (adj.)


coincide: denk gelmek, çakışmak (v.)


collaborate: işbirliği yapmak (v.)


collaboration: işbirliği (n.)


collective: kolektif, toplu (adj.)


collision: çarpışma (n.)


colonial: sömürge (adj.)


columnist: köşe yazarı (n.)


combat: muharebe; savaşmak (n., v.)


commence: başlamak (v.)


commentary: yorum (n.)


commentator: yorumcu (n.)


commerce: ticaret (n.)


commissioner: komiser (n.)


commodity: emtia, ticari mal (n.)


communist: komünist (adj.)


companion: yoldaş, arkadaş (n.)


comparable: karşılaştırılabilir (adj.)


compassion: şefkat (n.)


compel: zorlamak (v.)


compelling: zorlayıcı, ilgi çekici (adj.)


compensate: telafi etmek (v.)


compensation: tazminat (n.)


competence: yetkinlik (n.)


competent: yetkili, yeterli (adj.)


compile: derlemek (v.)


complement: tamamlamak (v.)


complexity: karmaşıklık (n.)


compliance: uyum (n.)


complication: komplikasyon, zorluk (n.)


comply: uymak (v.)


composition: kompozisyon, bileşim (n.)


compromise: uzlaşma; uzlaşmak (n., v.)


compute: hesaplamak (v.)


conceal: gizlemek (v.)


concede: kabul etmek, teslim etmek (v.)


conceive: tasarlamak, gebe kalmak (v.)


conception: kavram, anlayış (n.)


concession: taviz (n.)


condemn: kınamak (v.)


confer: görüşmek, vermek (v.)


confession: itiraf (n.)


configuration: yapılandırma (n.)


confine: hapsetmek, sınırlandırmak (v.)


confirmation: onay (n.)


confront: yüzleşmek (v.)


confrontation: yüzleşme (n.)


congratulate: tebrik etmek (v.)


congregation: cemaat (n.)


congressional: kongreye ait (adj.)


conquer: fethetmek (v.)


conscience: vicdan (n.)


consciousness: bilinç (n.)


consecutive: ardışık (adj.)


consensus: fikir birliği (n.)


consent: rıza, izin; rıza göstermek (n., v.)


conserve: korumak (v.)


consistency: tutarlılık (n.)


consolidate: sağlamlaştırmak (v.)


constituency: seçim bölgesi (n.)


constitute: oluşturmak (v.)


constitution: anayasa (n.)


constitutional: anayasal (adj.)


constraint: kısıtlama (n.)


consultation: istişare, danışma (n.)


contemplate: düşünmek, tasarlamak (v.)


contempt: küçümseme (n.)


contend: iddia etmek, mücadele etmek (v.)


contender: rakip, yarışmacı (n.)


content2: memnun (adj.)


contention: çekişme, iddia (n.)


continually: sürekli (adv.)


contractor: yüklenici (n.)


contradiction: çelişki (n.)


contrary: karşıt (adj., n.)


contributor: katkıda bulunan (n.)


conversion: dönüştürme (n.)


convict: mahkum etmek (v.)


conviction: mahkumiyet, inanç (n.)


cooperate: işbirliği yapmak (v.)


cooperative: işbirlikçi (adj.)


coordinate: koordine etmek (v.)


coordination: koordinasyon (n.)


coordinator: koordinatör (n.)


cop: polis (n.)


copper: bakır (n.)


copyright: telif hakkı (n.)


correction: düzeltme (n.)


correlate: ilişkilendirmek (v.)


correlation: korelasyon, ilişki (n.)


correspond: yazışmak, tekabül etmek (v.)


correspondence: yazışma (n.)


correspondent: muhabir (n.)


corresponding: karşılık gelen (adj.)


corrupt: yozlaşmış (adj.)


corruption: yolsuzluk (n.)


costly: maliyetli (adj.)


councillor: meclis üyesi (n.)


counselling: danışmanlık (n.)


counsellor: danışman (n.)


counter (argue against): karşı çıkmak (v.)


counterpart: mevkidaş (n.)


countless: sayısız (adj.)


coup: darbe (n.)


courtesy: nezaket (n.)


craft: el işi yapmak (v.)


crawl: emeklemek, sürünmek (v.)


creator: yaratıcı (n.)


credibility: güvenilirlik (n.)


credible: güvenilir (adj.)


creep: ürkek adımlarla yürümek (v.)


critique: eleştiri (n.)


crown: taç (n.)


crude: ham, kaba (adj.)


crush: ezmek (v.)


crystal: kristal (n.)


cult: kült (n., adj.)


cultivate: yetiştirmek, geliştirmek (v.)


curiosity: merak (n.)


custody: velayet, gözaltı (n.)


cutting: kesim (n.)


cynical: alaycı, sinik (adj.)


dam: baraj (n.)


damaging: zarar verici (adj.)


dawn: şafak (n.)


debris: enkaz (n.)


debut: ilk çıkış (n.)


decision-making: karar verme (n.)


decisive: belirleyici, kesin (adj.)


declaration: bildiri (n.)


dedicated: adanmış (adj.)


dedication: adanmışlık (n.)


deed: tapu, eylem (n.)


deem: saymak, kabul etmek (v.)


default: varsayılan (n.)


defect: kusur (n.)


defensive: savunmacı (adj.)


deficiency: eksiklik (n.)


deficit: açık (n.)


defy: karşı gelmek (v.)


delegate: delege (n.)


delegation: delegasyon (n.)


delicate: narin (adj.)


demon: şeytan (n.)


denial: inkar (n.)


denounce: kınamak (v.)


dense: yoğun (adj.)


density: yoğunluk (n.)


dependence: bağımlılık (n.)


depict: tasvir etmek (v.)


deploy: konuşlandırmak (v.)


deployment: konuşlandırma (n.)


deposit: yatırmak (v.)


deprive: mahrum etmek (v.)


deputy: vekil (n.)


descend: inmek (v.)


descent: iniş, soy (n.)


designate: atamak, belirlemek (v.)


desirable: arzu edilen (adj.)


desktop: masaüstü (n.)


destructive: yıkıcı (adj.)


detain: alıkoymak (v.)


detection: tespit (n.)


detention: gözaltı (n.)


deteriorate: kötüleşmek (v.)


devastate: harap etmek (v.)


devil: şeytan (n.)


devise: tasarlamak, icat etmek (v.)


diagnose: teşhis etmek (v.)


diagnosis: teşhis (n.)


dictate: dikte etmek (v.)


dictator: diktatör (n.)


differentiate: ayırt etmek (v.)


dignity: onur (n.)


dilemma: ikilem (n.)


dimension: boyut (n.)


diminish: azaltmak (v.)


dip: batırmak (v.)


diplomat: diplomat (n.)


diplomatic: diplomatik (n.)


directory: dizin, rehber (n.)


disastrous: felaket (adj.)


discard: atmak, hurdaya çıkarmak (v.)


discharge: tahliye etmek (v.)


disclose: ifşa etmek (v.)


disclosure: ifşaat (n.)


discourse: söylem (n.)


discretion: takdir yetkisi, gizlilik (n.)


discrimination: ayrımcılık (n.)


dismissal: görevden alma (n.)


displace: yerinden etmek (v.)


disposal: elden çıkarma (n.)


dispose: elden çıkarmak (v.)


dispute: anlaşmazlık; itiraz etmek (n., v.)


disrupt: aksatmak (v.)


disruption: aksama (n.)


dissolve: çözülmek, feshetmek (v.)


distinction: ayrım, fark (n.)


distinctive: ayırt edici (adj.)


distort: çarpıtmak (v.)


distress: sıkıntı; üzmek (n., v.)


disturbing: rahatsız edici (adj.)


divert: saptırmak (v.)


divine: ilahi (adj.)


doctrine: doktrin (n.)


documentation: belgeleme (n.)


domain: alan, etki alanı (n.)


dominance: hakimiyet (n.)


donor: bağışçı (n.)


dose: doz (n.)


drain: boşaltmak (v.)


drift: sürüklenmek (v.)


driving: itici (adj.)


drown: boğulmak (v.)


dual: ikili (adj.)


dub: seslendirmek, adlandırmak (v.)


dumb: dilsiz, aptal (adj.)


duo: ikili (n.)


dynamic: dinamik, devingen (n.)


eager: hevesli (adj.)


earnings: kazanç (n.)


ease: kolaylık; hafifletmek (n., v.)


echo: yankılanmak; yankı (v., n.)


ecological: ekolojik (adj.)


educator: eğitimci (n.)


effectiveness: etkinlik (n.)


efficiency: verimlilik (n.)


ego: ego (n.)


elaborate: ayrıntılı (adj.)


electoral: seçim (adj.)


elevate: yükseltmek (v.)


eligible: uygun, seçilebilir (adj.)


elite: seçkin (n.)


embark: başlamak, gemiye binmek (v.)


embarrassment: utanç (n.)


embassy: büyükelçilik (n.)


embed: gömmek (v.)


embody: somutlaştırmak (v.)


emergence: ortaya çıkış (n.)


empirical: deneysel (adj.)


empower: yetkilendirmek (v.)


enact: yasalaştırmak (v.)


encompass: kapsamak (v.)


encouragement: teşvik (n.)


encouraging: teşvik edici (adj.)


endeavour: çaba (n.)


endless: sonsuz (adj.)


endorse: onaylamak, desteklemek (v.)


endorsement: onay, destek (n.)


endure: dayanmak (v.)


enforce: uygulamak (v.)


enforcement: uygulama (n.)


engagement: nişan, katılım (n.)


engaging: ilgi çekici (adj.)


enquire: sormak (v.)


enrich: zenginleştirmek (v.)


enrol: kaydolmak (v.)


ensue: takip etmek (v.)


enterprise: girişim, işletme (n.)


enthusiast: meraklı (n.)


entitle: yetki vermek (v.)


entity: varlık, oluşum (n.)


epidemic: salgın (n.)


equality: eşitlik (n.)


equation: denklem (n.)


erect: dikmek (v.)


escalate: tırmandırmak (v.)


essence: öz, esas (n.)


establishment: kuruluş (n.)


eternal: sonsuz (adj.)


evacuate: tahliye etmek (v.)


evoke: çağrıştırmak (v.)


evolutionary: evrimsel (adj.)


exaggerate: abartmak (v.)


excellence: mükemmellik (n.)


exceptional: istisnai (adj.)


excess: aşırı, fazla (n., adj.)


exclusion: hariç tutma (n.)


exclusive: özel, seçkin (adj.)


exclusively: sadece, özellikle (adv.)


execute: infaz etmek, yürütmek (v.)


execution: infaz, yürütme (n.)


exert: uygulamak, kullanmak (v.)


exile: sürgün (n.)


exit: çıkmak (v.)


expenditure: harcama (n.)


experimental: deneysel (adj.)


expire: süresi dolmak (v.)


explicit: açık, net (adj.)


explicitly: açıkça (adv.)


exploitation: sömürü (n.)


explosive: patlayıcı (adj., n.)


extract: çekip çıkarmak (v.)


extremist: aşırılık yanlısı (n.)


facilitate: kolaylaştırmak (v.)


faction: grup, hizip (n.)


faculty: fakülte, yetenek (n.)


fade: solmak (v.)


fairness: adalet (n.)


fatal: ölümcül (adj.)


fate: kader (n.)


favourable: olumlu (adj.)


feat: başarı, kahramanlık (n.)


feminist: feminist (adj., n.)


fibre: lif (n.)


fierce: şiddetli, sert (adj.)


film-maker: film yapımcısı (n.)


filter: filtre; filtrelemek (n., v.)


fine: para cezası; para cezası vermek (n., v.)


firearm: ateşli silah (n.)


fit: uyum, uygunluk (n.)


fixture: demirbaş (n.)


flaw: kusur, hata (n.)


flawed: kusurlu (adj.)


flee: kaçmak (v.)


fleet: filo (n.)


flesh: et (n.)


flexibility: esneklik (n.)


flourish: gelişmek, serpilmek (v.)


fluid: sıvı (n.)


footage: çekimler (n.)


foreigner: yabancı (n.)


forge: sahtesini yapmak, dövmek (v.)


formula: formül (n.)


formulate: formüle etmek (v.)


forth: ileriye (adv.)


forthcoming: yaklaşan (adj.)


foster: teşvik etmek, büyütmek (v.)


fragile: kırılgan (adj.)


franchise: franchise, imtiyaz (n.)


frankly: açıkçası (adv.)


frustrated: hüsrana uğramış (adj.)


frustrating: sinir bozucu (adj.)


frustration: hüsran (n.)


functional: işlevsel (adj.)


fundraising: bağış toplama (n.)


funeral: cenaze (n.)


gallon: galon (n.)


gambling: kumar (n.)


gathering: toplantı (n.)


gaze: bakış; bakmak (n., v.)


gear: dişli, vites (n.)


generic: genel (adj.)


genocide: soykırım (n.)


glance: bakış; göz atmak (n., v.)


glimpse: anlık bakış (n.)


glorious: görkemli (adj.)


glory: ihtişam (n.)


governance: yönetim (n.)


grace: zarafet (n.)


grasp: kavramak, tutmak; kavrayış (v., n.)


grave (for dead person): mezar (n.)


grave (serious): ciddi, ağır (adj.)


gravity: yer çekimi, ciddiyet (n.)


grid: ızgara, şebeke (n.)


grief: keder (n.)


grin: sırıtmak; sırıtış (v., n.)


grind: öğütmek (v.)


grip: kavrama; sıkıca tutmak (n., v.)


gross: brüt, iğrenç (adj.)


guerrilla: gerilla (n.)


guidance: rehberlik (n.)


guilt: suçluluk (n.)


gut: bağırsak (n.)


hail: selamlamak (v.)


halfway: yarı yolda (adv.)


halt: durdurmak; duruş (v., n.)


handful: avuç dolusu (n.)


handling: ele alma, kullanım (n.)


handy: kullanışlı (adj.)


harassment: taciz (n.)


hardware: donanım (n.)


harmony: uyum (n.)


harsh: sert, acımasız (adj.)


harvest: hasat; hasat etmek (n., v.)


hatred: nefret (n.)


haunt: musallat olmak (v.)


hazard: tehlike (n.)


heighten: artırmak (v.)


heritage: miras (n.)


hierarchy: hiyerarşi (n.)


high-profile: dikkat çeken (adj.)


hint: ipucu; ima etmek (n., v.)


homeland: vatan (n.)


hook: kancalamak (v.)


hopeful: umutlu (adj.)


horizon: ufuk (n.)


horn: korna (n.)


hostage: rehine (n.)


hostile: düşmanca (adj.)


hostility: düşmanlık (n.)


humanitarian: insancıl (adj.)


humanity: insanlık (n.)


humble: mütevazi (adj.)


hydrogen: hidrojen (n.)


identification: kimlik (n.)


ideological: ideolojik (adj.)


ideology: ideoloji (n.)


idiot: aptal (n.)


ignorance: cehalet (n.)


imagery: imgeleme (n.)


immense: devasa (adj.)


imminent: yakın, eli kulağında (adj.)


implementation: uygulama (n.)


imprison: hapsetmek (v.)


imprisonment: hapis (n.)


inability: yetersizlik (n.)


inadequate: yetersiz (adj.)


inappropriate: uygunsuz (adj.)


incidence: görülme sıklığı (n.)


inclined: eğilimli (adj.)


inclusion: dahil etme (n.)


incur: maruz kalmak (v.)


indicator: gösterge (n.)


indictment: iddianame (n.)


indigenous: yerli (adj.)


induce: neden olmak (v.)


indulge: şımartmak (v.)


inequality: eşitsizlik (n.)


infamous: rezil (adj.)


infant: bebek (n.)


infect: enfekte etmek (v.)


inflict: vermek (v.)


influential: etkili (adj.)


inherent: doğal (adj.)


inhibit: engellemek (v.)


initiate: başlatmak (v.)


inject: enjekte etmek (v.)


injection: enjeksiyon (n.)


injustice: adaletsizlik (n.)


inmate: mahkum (n.)


insertion: ekleme (n.)


insider: içeriden biri (n.)


inspect: denetlemek (v.)


inspection: denetim (n.)


inspiration: ilham (n.)


instinct: içgüdü (n.)


institutional: kurumsal (adj.)


instruct: talimat vermek (v.)


instrumental: araçsal (adj.)


insufficient: yetersiz (adj.)


insult: hakaret; hakaret etmek (n., v.)


intact: sağlam (adj.)


intake: alım (n.)


integral: bütünleyici (adj.)


integrated: entegre (adj.)


integration: entegrasyon (n.)


integrity: dürüstlük, bütünlük (n.)


intellectual: entelektüel (n.)


intensify: yoğunlaştırmak (v.)


intensity: yoğunluk (n.)


intensive: yoğun (adj.)


intent: niyet (n.)


interactive: etkileşimli (adj.)


interface: arayüz (n.)


interfere: müdahale etmek (v.)


interference: müdahale (n.)


interim: geçici (adj.)


interior: iç; iç kısım (adj., n.)


intermediate: orta (adj.)


intervene: araya girmek (v.)


intervention: müdahale (n.)


intimate: samimi (adj.)


intriguing: ilgi çekici (adj.)


investigator: araştırmacı (n.)


invisible: görünmez (adj.)


invoke: başvurmak (v.)


involvement: katılım (n.)


ironic: ironik (adj.)


ironically: ironik olarak (adv.)


irony: ironi (n.)


irrelevant: ilgisiz (adj.)


isolation: izolasyon (n.)


judicial: adli (adj.)


junction: kavşak (n.)


jurisdiction: yetki alanı (n.)


just: adil (adj.)


justification: gerekçe (n.)


kidnap: kaçırmak (v.)


kidney: böbrek (n.)


kingdom: krallık (n.)


lad: oğlan (n.)


landlord: ev sahibi (n.)


landmark: dönüm noktası (n.)


lap: kucak (n.)


large-scale: geniş çaplı (adj.)


laser: lazer (n.)


latter: sonuncu (adj., n.)


lawn: çim (n.)


lawsuit: dava (n.)


layout: düzen, yerleşim (n.)


leak: sızıntı; sızmak (v., n.)


leap: sıçramak; sıçrama (v., n.)


legacy: miras (n.)


legendary: efsanevi (adj.)


legislation: mevzuat (n.)


legislative: yasama (adj.)


legislature: yasama organı (n.)


legitimate: meşru (adj.)


lengthy: uzun (adj.)


lesbian: lezbiyen (adj.)


lesser: daha az (adj.)


lethal: ölümcül (adj.)


liable: sorumlu (adj.)


liberal: liberal (adj., n.)


liberation: kurtuluş (n.)


liberty: özgürlük (n.)


license: lisans vermek (v.)


lifelong: yaşam boyu (adj.)


likelihood: olasılık (n.)


limb: uzuv (n.)


linear: doğrusal (adj.)


line-up: kadro, dizi (n.)


linger: oyalanmak (v.)


listing: listeleme (n.)


literacy: okuryazarlık (n.)


liver: karaciğer (n.)


lobby: lobi; lobi yapmak (n., v.)


log: günlük; kaydetmek (n., v.)


logic: mantık (n.)


long-standing: uzun süredir devam eden (adj.)


long-time: uzun zamandır (adj.)


loom: belirginleşmek (v.)


loop: döngü (n.)


loyalty: sadakat (n.)


machinery: makine (n.)


magical: büyülü (adj.)


magistrate: sulh yargıcı (n.)


magnetic: manyetik (adj.)


magnitude: büyüklük (n.)


mainland: ana kara (n.)


mainstream: ana akım (n., adj.)


maintenance: bakım (n.)


mandate: yetki (n.)


mandatory: zorunlu (adj.)


manifest: belli etmek (v.)


manipulate: manipüle etmek (v.)


manipulation: manipülasyon (n.)


manuscript: el yazması (n.)


march: yürüyüş; yürüyüş yapmak (n., v.)


marginal: marjinal, önemsiz (adj.)


marine: deniz (adj.)


marketplace: pazar yeri (n.)


mask: maske (n.)


massacre: katliam (n.)


mathematical: matematiksel (adj.)


mature: olgun; olgunlaşmak (adj., v.)


maximize: maksimize etmek (v.)


meaningful: anlamlı (adj.)


meantime: bu arada (n.)


medieval: ortaçağ (adj.)


meditation: meditasyon (n.)


melody: melodi (n.)


memo: not, muhtıra (n.)


memoir: anı (n.)


memorial: anıt (n.)


mentor: mentor, akıl hocası (n.)


merchant: tüccar (n.)


mercy: merhamet (n.)


mere: sadece, yalnızca (adj.)


merely: sadece (adv.)


merge: birleşmek (v.)


merger: birleşme (n.)


merit: değer, liyakat (n.)


methodology: metodoloji (n.)


midst: orta (n.)


migration: göç (n.)


militant: militan (n., adj.)


militia: milis (n.)


mill: değirmen (n.)


minimal: asgari (adj.)


minimize: en aza indirmek (v.)


mining: madencilik (n.)


ministry: bakanlık (n.)


minute2: çok küçük (adj.)


miracle: mucize (n.)


misery: sefalet (n.)


misleading: yanıltıcı (adj.)


missile: füze (n.)


mob: kalabalık (n.)


mobility: hareketlilik (n.)


mobilize: harekete geçirmek (v.)


moderate: ılımlı (adj.)


modification: değişiklik (n.)


momentum: ivme (n.)


monk: keşiş (n.)


monopoly: tekel (n.)


morality: ahlak (n.)


motive: güdü (n.)


motorist: sürücü (n.)


municipal: belediye (adj.)


mutual: karşılıklı (adj.)


namely: yani, diğer bir deyişle (adv.)


nationwide: ülke çapında (adj.)


naval: deniz (adj.)


neglect: ihmal etmek; ihmal (v., n.)


neighbouring: komşu (adj.)


nest: yuva (n.)


net: net (adj.)


newsletter: bülten (n.)


niche: niş, uygun yer (n.)


noble: asil (adj.)


nod: başını sallamak (v.)


nominate: aday göstermek (v.)


nomination: adaylık (n.)


nominee: aday (n.)


nonetheless: yine de (adv.)


non-profit: kar amacı gütmeyen (adj.)


nonsense: saçmalık (n.)


noon: öğle (n.)


notable: dikkate değer (adj.)


notably: özellikle (adv.)


notify: bildirmek (v.)


notorious: adı çıkmış (adj.)


novel: yeni (adj.)


nursery: kreş (n.)


objection: itiraz (n.)


oblige: mecbur etmek (v.)


obsess: takıntı yapmak (v.)


obsession: takıntı (n.)


occasional: ara sıra olan (adj.)


occurrence: olay, vuku bulma (n.)


odds: ihtimal (n.)


offering: teklif (n.)


offspring: yavrular (n.)


operational: operasyonel (adj.)


opt: tercih etmek (v.)


optical: optik (adj.)


optimism: iyimserlik (n.)


oral: sözlü (adj.)


organizational: organizasyonel (adj.)


orientation: yönelim (n.)


originate: kaynaklanmak (v.)


outbreak: salgın, patlak verme (n.)


outing: gezinti (n.)


outlet: çıkış, priz (n.)


outlook: görünüm, bakış açısı (n.)


outrage: öfke; öfkelendirmek (n., v.)


outsider: yabancı (n.)


overlook: gözden kaçırmak (v.)


overly: aşırı (adv.)


oversee: denetlemek (v.)


overturn: devirmek (v.)


overwhelm: bunaltmak (v.)


overwhelming: ezici (adj.)


pad: ped (n.)


parameter: parametre (n.)


parental: ebeveyn (adj.)


parish: bölge (n.)


parliamentary: parlamenter (adj.)


partial: kısmi (adj.)


partially: kısmen (adv.)


passing: geçiş (n.)


passive: pasif (adj.)


pastor: papaz (n.)


patch: yama (n.)


patent: patent (n.)


pathway: yol (n.)


patrol: devriye; devriye gezmek (n., v.)


patron: destekçi (n.)


peak: zirve (n.)


peasant: köylü (n.)


peculiar: tuhaf (adj.)


persist: ısrar etmek (v.)


persistent: ısrarcı (adj.)


personnel: personel (n.)


petition: dilekçe (n.)


philosopher: filozof (n.)


philosophical: felsefi (adj.)


physician: hekim (n.)


pioneer: öncü; öncülük etmek (n., v.)


pipeline: boru hattı (n.)


pirate: korsan (n.)


pit: çukur (n.)


plea: savunma, rica (n.)


plead: yalvarmak (v.)


pledge: taahhüt etmek; taahhüt (v., n.)


plug: tıkamak; fiş (v., n.)


plunge: dalmak (v.)


pole: kutup, direk (n.)


poll: anket (n.)


pond: gölet (n.)


pop: patlamak (v.)


portfolio: portföy (n.)


portray: tasvir etmek (v.)


postpone: ertelemek (v.)


post-war: savaş sonrası (adj.)


practitioner: uygulayıcı (n.)


preach: vaaz vermek (v.)


precedent: emsal (n.)


precision: hassasiyet (n.)


predator: yırtıcı (n.)


predecessor: selef, önceki (n.)


predominantly: ağırlıklı olarak (adv.)


pregnancy: hamilelik (n.)


prejudice: önyargı (n.)


preliminary: ön (adj.)


premier: başbakan (n.)


premise: öncül (n.)


premium: prim (n.)


prescribe: reçete yazmak (v.)


prescription: reçete (n.)


presently: şu anda (adv.)


preservation: koruma (n.)


preside: başkanlık etmek (v.)


presidency: başkanlık (n.)


president: başkan (n.)


prestigious: prestijli (adj.)


presumably: muhtemelen (adv.)


presume: varsaymak (v.)


prevail: hakim olmak (v.)


prevalence: yaygınlık (n.)


prevention: önleme (n.)


prey: av (n.)


principal: müdür, esas (n.)


privatization: özelleştirme (n.)


privilege: ayrıcalık (n.)


probe: soruşturma; soruşturmak (n., v.)


problematic: sorunlu (adj.)


proceedings: yargılama, işlemler (n.)


proceeds: gelir (n.)


processing: işleme (n.)


processor: işlemci (n.)


proclaim: ilan etmek (v.)


productive: üretken (adj.)


productivity: üretkenlik (n.)


profitable: kârlı (adj.)


profound: derin (adj.)


projection: izdüşüm, tahmin (n.)


prominent: önde gelen (adj.)


pronounced: belirgin (adj.)


propaganda: propaganda (n.)


proposition: önerme (n.)


prosecute: dava açmak (v.)


prosecution: savcılık, kovuşturma (n.)


prosecutor: savcı (n.)


prospective: muhtemel, gelecekteki (adj.)


prosperity: refah (n.)


protective: koruyucu (adj.)


protocol: protokol (n.)


province: il (n.)


provincial: taşra (adj.)


provision: tedarik (n.)


provoke: kışkırtmak (v.)


psychiatric: psikiyatrik (adj.)


pulse: nabız (n.)


pump: pompalamak; pompa (v., n.)


punch: yumruk atmak; yumruk (n., v.)


query: sorgu (n.)


quest: arayış (n.)


quota: kota (n.)


radar: radar (n.)


radical: radikal (adj.)


rage: öfke (n.)


raid: baskın; baskın yapmak (n., v.)


rally: miting; toplamak (n., v.)


ranking: sıralama (n.)


rape: tecavüz; tecavüz etmek (n., v.)


ratio: oran (n.)


rational: rasyonel (adj.)


ray: ışın (n.)


readily: kolaylıkla (adv.)


realization: farkına varma (n.)


realm: alem, alan (n.)


rear: arka (adj., n.)


reasoning: akıl yürütme (n.)


reassure: güvence vermek (v.)


rebel: isyancı (n.)


rebellion: isyan (n.)


recipient: alıcı (n.)


reconstruction: yeniden yapılanma (n.)


recount1: anlatmak (v.)


referendum: referandum (n.)


reflection: yansıma, düşünme (n.)


reform: reform; reform yapmak (n., v.)


refuge: sığınak (n.)


refusal: ret (n.)


regain: geri kazanmak (v.)


regardless: ne olursa olsun (adv.)


regime: rejim (n.)


regulator: düzenleyici (n.)


regulatory: düzenleyici (adj.)


rehabilitation: rehabilitasyon (n.)


reign: hükümdarlık; hüküm sürmek (n., v.)


rejection: ret (n.)


relevance: ilgi, alaka (n.)


reliability: güvenilirlik (n.)


reluctant: isteksiz (adj.)


remainder: geri kalan (n.)


remains: kalıntılar (n.)


remedy: çare (n.)


reminder: hatırlatıcı (n.)


removal: kaldırma (n.)


render: sunmak (v.)


renew: yenilemek (v.)


renowned: ünlü (adj.)


rental: kiralama (n.)


replacement: yedek (n.)


reportedly: bildirildiğine göre (adv.)


representation: temsil (n.)


reproduce: çoğaltmak (v.)


reproduction: çoğaltma (n.)


republic: cumhuriyet (n.)


resemble: benzemek (v.)


reside: ikamet etmek (v.)


residence: konut (n.)


residential: yerleşim (adj.)


residue: kalıntı (n.)


resignation: istifa (n.)


resistance: direnç (n.)


respective: ilgili (adj.)


respectively: sırasıyla (adv.)


restoration: restorasyon (n.)


restraint: kısıtlama (n.)


resume: yeniden başlamak (v.)


retreat: geri çekilme; geri çekilmek (n., v.)


retrieve: geri almak (v.)


revelation: ifşa (n.)


revenge: intikam (n.)


reverse: tersine çevirmek; ters (v. , n., adj.)


revival: canlanma (n.)


revive: canlandırmak (v.)


revolutionary: devrimci (adj.)


rhetoric: retorik (n.)


rifle: tüfek (n.)


riot: isyan (n.)


rip: yırtmak (v.)


ritual: ritüel (n.)


robust: sağlam (adj.)


rock: sallanmak (v.)


rod: çubuk (n.)


rotate: döndürmek (v.)


rotation: dönme (n.)


ruling: karar (n.)


rumour: söylenti (n.)


sack: kovmak (v.)


sacred: kutsal (adj.)


sacrifice: fedakarlık; feda etmek (n., v.)


saint: aziz (n.)


sake: uğruna (n.)


sanction: yaptırım (n.)


say: söz, laf (n.)


scattered: dağınık (adj.)


sceptical: şüpheci (adj.)


scope: kapsam (n.)


screw: vidalamak; vida (v., n.)


scrutiny: inceleme (n.)


seal: mühürlemek; mühür (v., n.)


secular: seküler (adj.)


seemingly: görünüşe göre (adv.)


segment: segment, bölüm (n.)


seize: ele geçirmek (v.)


seldom: nadiren (adv.)


selective: seçici (adj.)


senator: senatör (n.)


sensation: sansasyon, his (n.)


sensitivity: hassasiyet (n.)


sentiment: duygu (n.)


separation: ayrılık (n.)


serial: seri (adj.)


settlement: yerleşim (n.)


set-up: düzenek, kurulum (n.)


sexuality: cinsellik (n.)


shareholder: hissedar (n.)


shatter: parçalamak (v.)


shed: dökmek, saçmak (v.)


sheer: sırf, tam (adj.)


shipping: nakliye (n.)


shoot: çekim (n.)


shrink: küçülmek (v.)


shrug: omuz silkmek (v.)


sigh: iç çekmek; iç çekme (v., n.)


simulate: simüle etmek (v.)


simulation: simülasyon (n.)


simultaneously: eş zamanlı olarak (adv.)


sin: günah (n.)


situated: konumlanmış (adj.)


sketch: taslak (n.)


skip: atlamak (v.)


slam: çarparak kapatmak (v.)


slap: tokat atmak (v.)


slash: kesmek, yarmak (v.)


slavery: kölelik (n.)


slot: yuva, sıra (n.)


smash: parçalamak (v.)


snap: aniden kırmak (v.)


soak: ıslatmak (v.)


soar: yükselmek (v.)


socialist: sosyalist (adj.)


sole: tek, yegane (adj.)


solely: sadece (adv.)


solicitor: avukat (n.)


solidarity: dayanışma (n.)


solo: tek kişilik (adj., n.)


sound: sağlam, mantıklı (adj.)


sovereignty: egemenlik (n.)


spam: spam (n.)


span: kapsamak; süre (v., n.)


spare: ayırmak, yedeklemek (v.)


spark: kıvılcım çıkarmak (v.)


specialized: uzmanlaşmış (adj.)


specification: şartname (n.)


specimen: numune (n.)


spectacle: manzara, gösteri (n.)


spectrum: spektrum (n.)


spell: büyü (n.)


sphere: küre, alan (n.)


spin: dönmek; dönüş (v., n.)


spine: omurga (n.)


spotlight: spot ışığı (n.)


spouse: eş (n.)


spy: casus; casusluk yapmak (n., v.)


squad: ekip (n.)


squeeze: sıkmak (v.)


stab: bıçaklamak (v.)


stability: istikrar (n.)


stabilize: stabilize etmek (v.)


stake: hisse, risk (n.)


standing: ayakta (adj.)


stark: sade, bariz (adj.)


statistical: istatistiksel (adj.)


steer: yönlendirmek (v.)


stem: gövde; -den kaynaklanmak (n., v.)


stereotype: stereotip (n.)


stimulus: teşvik (n.)


stir: karıştırmak (v.)


storage: depolama (n.)


straightforward: basit, anlaşılır (adj.)


strain: gerginlik (n.)


strand: iplik (n.)


strategic: stratejik (adj.)


striking: çarpıcı (adj.)


strip (long narrow piece): şerit (n.)


strip (remove clothes/a layer): soyunmak, çıkarmak (v.)


strive: çabalamak (v.)


structural: yapısal (adj.)


stumble: tökezlemek (v.)


stun: sersemletmek (v.)


submission: teslim, sunum (n.)


subscriber: abone (n.)


subscription: abonelik (n.)


subsidy: sübvansiyon, destek (n.)


substantial: önemli, büyük (adj.)


substantially: önemli ölçüde (adv.)


substitute: yedek; yerine koymak (n., v.)


substitution: ikame, yerine koyma (n.)


subtle: ince, zor fark edilen (adj.)


suburban: banliyö (adj.)


succession: ardıllık (n.)


successive: ardışık (adj.)


successor: halef (n.)


suck: emmek (v.)


sue: dava açmak (v.)


suicide: intihar (n.)


suite: süit (n.)


summit: zirve (n.)


superb: mükemmel (adj.)


superior: üstün (adj.)


supervise: denetlemek (v.)


supervision: denetim (n.)


supervisor: amir (n.)


supplement: ek; takviye etmek (n., v.)


supportive: destekleyici (adj.)


supposedly: güya, sözde (adv.)


suppress: bastırmak (v.)


supreme: yüce (adj.)


surge: dalgalanma; dalgalanmak (n., v.)


surgical: cerrahi (adj.)


surplus: fazlalık (n.)


surrender: teslim olmak (v.)


surveillance: gözetim (n.)


suspension: askıya alma (n.)


suspicion: şüphe (n.)


suspicious: şüpheli (adj.)


sustain: sürdürmek (v.)


swing: sallanmak; sallanma (v., n.)


sword: kılıç (n.)


symbolic: sembolik (adj.)


syndrome: sendrom (n.)


synthesis: sentez (n.)


systematic: sistematik (adj.)


tackle: müdahale (n.)


tactic: taktik (n.)


tactical: taktiksel (adj.)


taxpayer: vergi mükellefi (n.)


tempt: cezbetmek (v.)


tenant: kiracı (n.)


tender: ihale (adj.)


tenure: görev süresi (n.)


terminal: son, bitiş (adj.)


terminate: sonlandırmak (v.)


terrain: arazi (n.)


terrific: müthiş (adj.)


testify: tanıklık etmek (v.)


testimony: ifade (n.)


texture: doku (n.)


thankfully: şükür ki (adv.)


theatrical: tiyatro (adj.)


theology: teoloji (n.)


theoretical: teorik (adj.)


thereafter: ondan sonra (adv.)


thereby: böylece (adv.)


thoughtful: düşünceli (adj.)


thought-provoking: düşündürücü (adj.)


thread: iplik (n.)


threshold: eşik (n.)


thrilled: heyecanlı (adj.)


thrive: gelişmek (v.)


tide: gelgit (n.)


tighten: sıkmak (v.)


timber: kereste (n.)


timely: zamanında (adj.)


tobacco: tütün (n.)


tolerance: hoşgörü (n.)


tolerate: hoş görmek (v.)


toll: geçiş ücreti (n.)


top: zirveye çıkmak (v.)


torture: işkence; işkence etmek (n., v.)


toss: fırlatmak (v.)


total: toplamak (v.)


toxic: toksik (adj.)


trace: iz (n.)


trademark: ticari marka (n.)


trail: iz; izlemek (n., v.)


trailer: fragman (n.)


transaction: işlem (n.)


transcript: transkript (n.)


transformation: dönüşüm (n.)


transit: geçiş (n.)


transmission: iletim (n.)


transparency: şeffaflık (n.)


transparent: şeffaf (adj.)


trauma: travma (n.)


treaty: antlaşma (n.)


tremendous: muazzam (adj.)


tribal: kabile (adj.)


tribunal: mahkeme (n.)


tribute: övgü (n.)


trigger: tetik (n.)


trio: üçlü (n.)


triumph: zafer (n.)


trophy: kupa (n.)


troubled: sıkıntılı (adj.)


trustee: mütevelli (n.)


tuition: öğrenim ücreti (n.)


turnout: katılım (n.)


turnover: ciro (n.)


twist: bükmek; bükülme (v., n.)


undergraduate: lisans öğrencisi (n.)


underlying: temel (adj.)


undermine: baltalamak (v.)


undoubtedly: şüphesiz (adv.)


unify: birleştirmek (v.)


unprecedented: eşi görülmemiş (adj.)


unveil: ortaya çıkarmak (v.)


upcoming: yaklaşan (adj.)


upgrade: yükseltmek; yükseltme (v., n.)


uphold: onaylamak (v.)


utility: kamu hizmeti (n.)


utilize: kullanmak (v.)


utterly: tamamen (adv.)


vacuum: vakum (n.)


vague: belirsiz (adj.)


validity: geçerlilik (n.)


vanish: yok olmak (v.)


variable: değişken (n., adj.)


varied: çeşitli (adj.)


vein: damar (n.)


venture: girişim; riske girmek (n., v.)


verbal: sözlü (adj.)


verdict: karar (n.)


verify: doğrulamak (v.)


verse: dize (n.)


versus: -e karşı (prep.)


vessel: gemi, kap (n.)


veteran: emektar (n.)


viable: uygulanabilir (adj.)


vibrant: canlı (adj.)


vice: kusur, vekil (n.)


vicious: kısır, kötü (adj.)


villager: köylü (n.)


violate: ihlal etmek (v.)


violation: ihlal (n.)


virtue: erdem (n.)


vocal: sesli (adj.)


vow: yemin (v.)


vulnerability: hassasiyet (n.)


vulnerable: hassas (adj.)


ward: koğuş (n.)


warehouse: depo (n.)


warfare: savaş (n.)


warrant: garanti etmek; yetki (n., v.)


warrior: savaşçı (n.)


weaken: zayıflatmak (v.)


weave: örmek (v.)


weed: ot (n.)


well: kuyu (n.)


well-being: esenlik (n.)


whatsoever: her ne ise (adv.)


whereby: vasıtasıyla (adv.)


whilst: iken (conj.)


whip: kırbaçlamak (v.)


wholly: tamamen (adv.)


widen: genişletmek (v.)


widow: dul kadın (n.)


width: genişlik (n.)


willingness: isteklilik (n.)


wipe: silmek (v.)


wit: zeka (n.)


withdrawal: geri çekilme (n.)


workout: egzersiz (n.)


worship: ibadet; tapınmak (n., v.)


worthwhile: değerli (adj.)


worthy: layık (adj.)


yell: bağırmak (v.)


yield: verim; vermek (n., v.)


youngster: genç (n.)